Pazar, Ocak 24, 2010



Hayatta hep bağlıyız birşeylere; belki de birşeyler bizi bağlayan. Aile, dostlar, ülke, inançlar, fikirler... Bazen öyle bir hal alıyor ki - ya da "bazen", aniden olmuyor; zamanla, uzun sürede de olabiliyor -; insan şaşırıyor: "Bu kimin hayatı?", "Neden koşuyorum durmadan."... Yanlış anlamayın. Hayata anlam katan, hayatı değerli kılan, ölüm döşeğinde "Ne güzel yaşamışım ulan şu hayatı." dedirtebilen şeyler belki de onlar.





Fakat bir anlığına düşünün. Ya bu bağları kırsaydık?






Kavuşsaydık kanatlarımıza?






O; boşluk içinde mutlu olabilceğimiz, azla yetinebileceğimiz, koşmayı bırak 'durabileceğimiz'... yere ulaşabilir miydik?





Ulaşsaydık da izsiz, pürüzsüz olmayacaktı değil mi?

3 yorum:

Mert İ. ERTEN dedi ki...

Aslında uzun zamandır aklımda olan bir işti. Ama aklıma gelen, yakın zamanlı iki ilham kaynağımdan bahsetmezsem yanlış olur.

İlki, alıntısını bulamamış olmama rağmen; Micheal Mann'ın 2009, "Public Enemies" filminden.

İkincisiyse, LG'nin yeni reklam filmi.

hem tombul hem teneke dedi ki...

hislerime tercüman olmuşsunuz mert bey, saygılar...

NC dedi ki...

her okudugumda, bir dusunceyle baslayip, farkli bir dusunceyle sonlaniyorum.sektirmesiz ayni periyotta hem de!once poffluyorum, ah be baglilik diyorum, cevre etkenleri,hayat etkenleri, yasamlar,dayatilanlar,dayanilmaya calisilanlar,hayatimizdaki insanlar,hayatta varolmamiza neden insanlar,insanlar,farkli/ayni dusunceler,istekler ve hepsinin yaninda da "ben" i yasayabilmek...boguldugum, sikisip kaldigim,kalakaldigim an yuzustune cikan birebir olmasada benzeri duygular,dusunceler ifade etmis olduklarin hatta.iste ayni fikirdeyim ama bi yerde de agir basan dusunce su sekilde beliriyor;

son gun hayati ne de guzel yasadim, iyi ki de oyle olmuslar demekten ziyade, yasam aninda farkinda olup iyi ki yasiyorum demek daha tercih edilesi degil midir?

baglarin bunun tuzu biberi olmasi ise yadsinabilir mi.. ki bag dedigimiz bi birlikteliktir, iliskisel boyuttur..oysa zincir olarak hissedilen bag, esaretten baska bir sey degil...ve o esareti, tabirinle "bag"i sokup atmak yine senin elindedir.. zaman durmaksizin akistadir, geri gitmesi mumkun olmayan lineer bi cizgi uzeri zorunlu gidistir, her kisi icin ayri bi basi ve bitisi olan.her kisi icin farkli ilerleyen, kimi zaman benzerlikler de barindirarak..
iliskiler seni zincirlemezler, aksine seni sen yapan onlardir, kosturmazlar, hatta kanatlarinin varolabilecegini onlar sayesinde farkedersin.o esaretin sebebi o baglar degil, asıl olarak sen degilmisindir.esaret senin gordugundur,gormek istedigindir.her sey senin gorusunle butunlesir."Ben"cil bakis, zinciri varmis gibi gosterir.kafesinden cık der beynin, uc git..peki kırdın diyelim o zincirleri, her seyi yok sayıp,imgelem yapmis oldugun gibi bir ortamda buluverdin kendini..e ne oldu simdi o kanatlara.. ucabiliyormusun daha.. hem nereye ne icin.. iliskiler olmadan yasamini gercekten algilayabilirmiydin.. hem kanatları o bag icinde cirpabilmek degil midir asıl tadi verebilcek olan.. sen gordugunu yasarsin.ne gorursen o , ne fazlasi ne azi..gorebilmek en guzeli, isitebilmek belki de seni kanatlandiracak olan.. zincir senin yarattigin dusunce sadece.. gulu dusunup, gulistan dikeni dusunup dikenlik olmaz misin ki.. huzuru,tanimladigin ozgurlugu baska yer aramadan oldugun yerde yaratabilmek en sahanesi belki de..
bagli oldugun seylerin,kisilerin, olaylarin, ulkenin dilin, inancin var olmasi bile basli basina ayri bi guzellik.. anahtar nasilsa her zaman sende..

gibi gibi dusunceler belirdi okudugumda.. referanslarin da hosmus.